Aöf Dersleri Özetleri - Çıkmış Sorular - Sınav Soruları

AÖF Ders Özetleri Uygulamasına Hoş Geldiniz,Uygulamadan tam anlamıyla faydalanmak için üye olunuz.

Final Çağdaş Türk Edebiyatı 2 - 8. Ünite Özeti


#1
ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATLARI 2 ÜNİTE 8
BAŞKURT EDEBİYATI
XIX. Yüzyılda Başkurt Edebiyatı
XIX. yüzyıl öncesine ait edebî eserleri, dönemin genel Kıpçak edebiyatı ve dönemin ortak Türk edebiyatı geleneğine bağlıdır

XIX. yüzyıldaki Başkurt edebiyatını ilk ve ikinci yarı olmak üzere iki kısımda ele almak gerekir

XIX. yüzyılın ilk yarısında yukarıda sözü edilen ortak dönem Türk edebiyatının izleri daha canlıdır

Özellikle dini-tasavvufi konular başta olmak üzere, aşk, sevgi, tabiat gibi değişmez temalar, bu dönemin de vazgeçilmezleri olarak görülmektedir.

XIX. yüzyılda Başkurt yazılı edebiyatının temel kaynağını sözlü edebî gelenekteki konu ve duygular oluşturmaktadır

Ayrıca bunlar Doğu edebiyatından esinlenilen çeşitli konular ve biçim özellikleri ile de daha zengin bir yazılı edebiyatın ilk örneklerini oluşturmuştur.

XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Başkurt Edebiyatı Bu dönem içerisinde özellikle dört isim öne çıkmaktadır

Kargalı’nın en önemli eseri, “Tercüme-i Hacı Ebilmelih El-Biste-i Es-Segidi”dir

Bu eser, geleneksel dinî öğretiyi amaçlayan bir eser olmaktan çok, din büyükleri, evliyalar üzerine anlatılan hikâyelerle kendi döneminin aksaklıklarını dile getirmesiyle değer kazanmaktadır

Başkurt edebiyatında manzum seyahatnamesi ile tanınmaktadır

Bu seyahatname, Hüsniyar’ın kendisinden de bahsetmesi dolayısıyla otobiyografik bir eser niteliğindedir

Gazel nazım türünü iyi kullandığı bilinir

Onun kullandığı bu farklı temalar, öğrencisi olan M. Akmulla’ya da örnek olacaktır

Ayrıca şiirlerinde, şiiriyetin ne olduğunu da ele almaya çalışan Ş. Zeki, Başkurt şiirinin bir poetikasını oluşturmayı amaçlamaktadır

Fosul-i Erbeğa (Dört Mevsim), Medħ-i Kazan (Kazan’ın Methi), Şemğ Ez-Ziya (Mum Işığı) gibi eserleri, yenilikçi, çağdaş fikirleri ön plana çıkaran ve cahilliği, dar görüşlülüğü eleştiren eserlerdir.

Eğitim, okumak, çalışmak gibi konular şiirlerinin ana temasını oluşturmaktadır

“Sabakka Töşkenémde ” (Derse Girdiğimde) adlı manzumesinde anne-babanın verdiği aile içi eğitimin öneminden bahsetmektedir

Kendini göstermeye başlayan ve usul-i cedid adıyla bilinen yeni usul eğitim anlayışıdır. Medrese eğitimindeki skolastik eğitim algısının üzerinde bir eğitimi savunan Sokoroy, eğitimin ehil kişilerce verilmesi ve ailenin çocuğun eğitiminde sorumsuzca davranmaması gerektiğini ve de dayakla eğitimin bağdaşmadığını söylemektedir.

Sokoroy, yalnızca tenkit şiirleri ile bilinmemektedir Bu eserler: “Hacnâme”, “Tabın Başkurtları Şeceresi ” ve “Tevarih-i Bulgariya yeki Terkib-i Gari (Arilerin Oluşumu veya Bulgar Tarihi)’dir

XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında Başkurt Edebiyatı
Rus mekteplerinin Ufa ve Orenburg gibi merkezlerde daha yoğun olarak varlık göstermesi, kimi Başkurt aydınlarının da bu eğitim faaliyetlerine uzak kalmamasını sağladı

Zamanın önemli tarihçilerinden N. Kazantsev, Başkurt gençlerinin yalnızca ilköğrenim aşamasında değil, yüksek öğrenimde de büyük başarılar gösterir

Ebilmelih Kargalı
Hüsniyar
Şemsettin Zeki
Şemsettin Zeki
Yeni usul (usul-i cedid) uyarınca eğitim vermeye başlayan medreselerin sayısı da bu dönemde gittikçe artmaktadır

Başkurtlar arasında da eskiden beri süre gelen didaktik şiirlerin temelini yaşam ve tabiat üzerine düşünceler, felsefî veya dinî düşünceler oluşturuyordu.

Didaktik şiirlerde düşünceler ve görüşler değişmez ahlakî ve etik öğretiler yardımıyla veriliyordu

Didaktik şiirlerin en belirgin özelliği; şairin dinî-tasavvufi görüşleri, ahlakî öğütleri genel olarak şiirsel tasvirler, estetik duygular yoluyla vermemesidir

XIX. yüzyılın ikinci yarısındaki eğitim ve kültür değişmeleri neticesinde de Başkurt edebiyatı farklı konular ve farklı üsluplar doğurur

Artık dinî ve ahlakî öğretiler bir kenara bırakılır ve özgürlük, eğitim, çağdaşlaşma, ilerleme gibi düşünceler halka aşılanmaya başlar.

Miftahettin Akmulla ve Möhemmetselim Ömötbayev gibi Başkurt edebiyat tarihi ve Başkurt modernleşmesindeki bu iki isim, dönemin en dikkate değer isimleri olarak zikredilebilir.

Kazak bozkırlarında Kazak gençlerinin eğitiminde de rol almıştır

Suçsuz yere Troytsk zindanlarına atılmıştır. Fakat buna rağmen, o halkın sesi olmaktan vazgeçmemiştir. Hatta onun zindanda yazdığı şiirleri oldukça kıymetli eserler olarak ele alınır Mekâném Miném Zindan” (Benim Mekânım Zindan), “Torgan Urınım Minéñ Törme ” (Benim Yaşadığım Yer Hapishane).

Bu dönemdeki eserlerinde kendi haline bağlayarak yaptığı bir değerlendirme söz konusu değildir
O bu durumu düşünecek ve eserlerini daha yaratıcı halde sunacak bir mekân bulmuştur. Bu mekânda da doğru ve yalan, iyilik ve kötülük, dürüstlük ve canilik çatışmalarını ve bu çatışmalara bağlı olayları tasvir etmiştir

M. Gafuri, S. Kudaş, A. Tukay gibi pek çok şairin ilk eserlerinde de onun etkisi görülmektedir

Şiirlerindeki en dikkat çekici yönlerden bazıları ise; orijinal şiirsel dile sahip olması, şiirsel bir tasvir için halkın tecrübesine, yaşamına özgü unsurlardan faydalanması, doğanın bitki ve hayvan dünyasına başvurması, deyim ve atasözlerini sıklıkla kullanmasıdır.

Başkorttarım Ukıv Kirek ” (Başkurtlarım Okumak Gerek) adlı şiiri, yalnızca şiir olarak kalmayıp bir millî nasihat olarak günden güne Başkurt edebiyatında ve Başkurt halkı arasında kendini bulmuştur

Başkurt tarihine özgü vesikaları tercüme etmesiyle ya da derlemesiyle de önemli bir yere sahiptir.

“Cihanname” (Coğrafya Kitabı ), “Yomran Tabın ”, “Hac Seferé” gibi eserleri basılmadan kalmıştır

Ömötbayev, şiirlerinin ve eserlerinin niceliği ile değil, çok yönlü olmasıyla dikkat çeken bir isimdir.

Ona göre, “Avrupa’daki bilim faaliyetlerini Müslümanlar arasında yaymak gereklidir. Bunun en kolay ve mantıklı yolu, çocuklara kendi anadillerinde bu eğitimi vermektir”, der.

Avrupa’daki bilimsel eserlerin de doğu dillerine tercüme edilmesi gerektiğini söyler. Ömötbayev’in görüşleri ile Gaspıralı İsmail Bey’in görüşleri arasındaki paralellik de tesadüf olarak değerlendirilmemelidir.

Ömötbayev’in en önemli eseri “Yadkar ” (Hatıra) adlı eseridir. Bu eserde yazarın makaleleri, tarihî notları ve seyahat bilgileri, seyahat esnasında yaşadıkları ve de şiirleri yer almaktadır

Ömötbayev’in şiirlerinde iki yönlülük dikkat çeker. Bir yönden halkına ve vatanına derin bir sevgi vardır. Yadkar’da yer alan 38 şiirin pek çoğu halk sevgisi ve halkın gündelik yaşamı ile tarihi üzerinedir. Başka bir yönden de imparatora olan inanç ile birlikte dindarlık kendisini göstermektedir

Şairin açıkça yönetime yönelik eleştirisi “Şikayet ” adlı şiirinde görülmektedir

XX. Yüzyılda Başkurt Edebiyatı
Bu yüzyıl içerisinde Başkurt edebiyatının milli yüzü daha da belirgin hale geldi. Akmulla, Ömötbayev’in yanı sıra Kayyum Nasırî, Şihabettin Mercanî’nin fikirleri daha ileriye taşınarak dile getirilmeye başlandı.

Halkta millî bilincin uyanışına, millî kültür ve edebiyatın gelişmesine 1905 yılındaki Rus meşrutiyeti daha da büyük bir katkı sağladı. Yayın hayatına başlayan pek çok dergi ve gazete, bölgedeki halkın millî fikirler ile tanışmasında büyükbir etken oldu.

“Ural” gazetesi, hürriyet düşüncesi ile birlikte, toplumsal-siyasî şiirin gelişmesini de hızlandırdı
Mecit Gafuri’nin ilk eserleri yayımlandı. Gafuri bu şiirleri ile halkı bilime ve eğitime davet etmeyi amaçladı

M. Akmulla
Möhemmetselim Ömötbayev
Birkaç yıl sonra da Tatar edebiyatının güçlü sesi Abdulla Tukay, şiirlerinde benzer temaları işledi.

Hem Tukay hem de Gafuri kardeş edebiyatlar içerisindeki yeni nesil şairleri etkileri altına aldılar

XX. yüzyılda Başkurt edebiyatını devrim öncesi ve devrim sonrası olmak üzere iki kısımda ele almak gerekir. Devrim öncesinin önemli isimleri arasında Mecit Gafuri, Şeyhzade Babiç, Seyfi Kudaş gösterilebilir.

1917 Devrimi Öncesinde Başkurt Edebiyatı Özellikle toplumsal ve siyasî konulu şiirler ile mensur eserlerdeki artış, Başkurt düşünce dünyasının da zenginleştiğini göstermektedir.

Şatlık Şigırı ” (Mutluluk Şiiri) adlı eseri vardır

Hürriyet arzusu, “1906 Yıldan 1907 Yılga Vasıyat ” (1906 Yılından 1907 Yılına Vasiyet), “1907 Yıldıñ Cavabı ” (1907 Yılının Cevabı) adlı şiirlerinde kendisini iyice hissettirir

O, bu dönemdeki eserlerinde öncelikle yoksulları savunmayı, onların dili olmayı amaçlar

Zenginleri, beyleri ve hatta idarecileri soysuz kan içiciler olarak tasvir eder. “Yarlılar yeki Öydeş Katın ” (Yoksullar ya da Kuma Kadın) adlı eserinde kadınların düştüğü durum da realist bir bakış ile tenkit edilmektedir

Onun şiirlerinin en önemli özelliği, toplumcu yönünün ağır basmasıdır

Başkurt edebiyatının genç dili olmuştur “Akmulla” dergisinde satirik şiirlerini bastırır

Şiirlerinde genel olarak halk sevgisi, vatan temasını işler

Onun şiirlerinde halkın aydınlık fikirleri, maneviyatı, millet ve vatan sevgisi en güzel şekilde işlenmiştir

İlk eserlerini I. Dünya Savaşı yıllarında verir. Bu ilk şiirleri, genellikle satirik tarzdadır ve dönemin ünlü hiciv dergisi “Karmak” da yayımlanır

İlk şiirlerinde Tukay’ın etkisi hissedilmektedir.

Birsetke Yırı ” (Eldiven Türküsü) bu simgeselliğin en belirgin olduğu eserdir

Seyfi Kudaş, çocukları da unutmamıştır. Başkurt çocuk edebiyatında da katkı yapan Kudaş, bu sahaya yönelik ona yakın eser vermiştir

Sovyet Devriminden sonraki yıllarda da işçi sınıfı övdüğü, özgürlük meşalesini işçilerin taşıdığını ifade ettiği şiirleri görülmektedir

Kudaş’ın şiirlerinin en güçlü yanı; yaşamı sade ve halka yakın ifade etmesidir.

Sovyet Dönemi Başkurt Edebiyatı (Başkurt Sovyet Edebiyatı)
Üçüncü sınıfta iken II. Dünya Savaşı’na katılır ve bu savaşta gösterdiği başarılardan dolayı Kızıl Yıldız gibi nişan ve madalyalarla ödüllendirilir

“Sovet Başkortostanı” gazetesi ve “Ezebi Başkortostan” dergisinin yayın kurulunda çalışır

Başkurdistan Yazarlar Birliği başkanlığı görevlerini yürütür

Ardından Başkurdistan milletvekili olarak seçilir

Başkurdistan’ın halk şairi ünvanı ile onurlandırılır. İlk şiirlerini 1937 yılında yazmaya baş- layan şair, “Tulkındar” (Dalgalar), “Kötölmegen Yamgır” (Beklenmedik Yağmur), “Yer hem Yır” (Toprak ve Türkü) gibi eserleri ile şiir kabiliyetinigösterir. 1960-1970 yılları arasında yazdığı “Dus Turahında Un Bér Yır” (Dost Üzerine On Bir Türkü), “Küldek” (Gömlek), “İbles” (İblis), “Ural” manzumeleri onun epik eserlerinin derin bir dramatizm ile doldu rulduğunu gösterir.

Mecit Gafuri
Mecit Gafuri
Seyfi Kudaş
Nazar Nejmi
Nazar Nejmi’nin en üretken olduğu saha tiyatrodur
Yazgı Yır” (Bahar Türküsü), “Sakırılmagan Kunak” (Davetsiz Misafir), “Garmunsı Dus” (Akordiyoncu Arkadaş), “Kürşelerge Kunak Kilgen” (Komşulara Misafir Gelmiş) gibi piyesleri Başkurt Devlet Akademisinin drama tiyatrosunda sahnelenmiştir

Yazgı Yır” adlı eserinde şehir ve köy çatışmasını işlemiştir.

Başkurdistan Yazarlar Birliği başkanlığı görevlerini yürütür. 1963 yılında Başkurdistan’ın halk şairi ünvanı verilir.

M. Kerim, Akmulla ve Babiç gibi halkın sesi olmayı amaçlamıştır

Onun şiirlerindeki betimlemelerde de Başkurdistan coğrafyasının zenginliği en çok başvurduğu kaynaktır.

M. Kerim de özellikle tiyatro alanında oldukça mahir olduğunu göstermiştir

“Salavat” adlı piyesi, yalnızca bir modern tiyatro eseri olarak ele alınmamalıdır

Dramatik modern tiyatroyu, halk destan geleneğine yakınlaştırmayı da amaçlayan şair, eserlerinde Başkurt halkının millî simgelerini ve değerlerini özellikle kullanmayı tercih eder

Bu dönemde diğer Türk topluluklarının edebiyatlarında olduğu gibi Başkurt edebiyatının da politik edebiyat biçiminde geliştiği görülür. Dönemin siyasî düşüncelerini yansıtan şiirler yazmak, Komünist Parti yönergeleri içerisinde olduğundan Başkurt şairve yazarlar, bu tür eserler vermeyi bir ödev olarak görmüşlerdir

KARAÇAY-MALKAR EDEBİYATI
Karaçay-Çerkes ve Kabardin-Balkar adlı iki farklı cumhuriyetin sınırları içinde yaşamakta olan Karaçay-Malkar Türkleri, Sovyetler Birliği döneminde tabi tutuldukları suni ayrıma rağmen aynı etnogeneze sahip ve tarih boyunca aynı dili ve kültürü paylaşmış olan bir Türk boyudur

Karaçay-Malkar Türkleri, dillerini de ortak bir edebî dil etrafında birleştirmeye muvaffak olmuşlardır.
Çok zengin bir sözlü halk edebiyatı geleneğine sahip olan Karaçay-Malkarlılar yüzyıllar boyunca ağızdan ağza, nesilden nesle aktardıkları sözlü edebiyat ürünlerini ancak 19. yüzyıl sonlarında yazıya geçirme imkânına kavuşmuşlardır.

Arap harflerine dayalı bir alfabe kullanan Karaçay-Malkarlılar yerel bir lehçe özelliği taşıyan dillerini yavaş yavaş işlemeye başlamışlar, edebî eserler verebilecekleri edebî bir dilin temelini atmışlardır.

Karaçay-Malkar Yazılı Edebiyatı (XIX. yy. Sonu)
Karaçay-Malkar yazılı edebiyatının temelini aslında bir halk şairi olan Kâzım Meçi atmıştır.

Kâzım’ın Arap harfleri ile kaleme aldığı Karaçay-Malkar Türkçesindeki ilk şiirleri XIX. yüzyılın ikinci yarısında Karaçay-Malkar edebiyatının doğuşuna vesile olmuştur

Kâzım’ın “Ölüm Gelir” adlı şiiri modern KaraçayMalkar şiirine giden yolun başlangıcı sayılır

Karaçay-Malkar yazılı edebiyatının Sovyet öncesi dönemdeki kurucuları arasında say labilecek en önemli edebî şahsiyetlerden biri Eserlerinde İslam Teberdiçi adını kullanan İslam Kırımşavhal’ın Börü bla Kiştik (Kurt ile Kedi) adlı şiirindeki Karaçay-Malkar diline ustalığı ve hiciv yeteneği ona Karaçay-Malkar edebiyat tarihinde önemli bir itibar ve yer sağladı

Karaçay-Malkar Türkçesindeki ilk roman örneği olan eseri günümüze ulaşamadı

Latin harflerinin Karaçay Türkçesine uygulanmasıyla ilk olarak o ilgilendi.

Karaçay- Malkar yazılı edebiyatının temelini atan aydınlardan biridir.

Krılov’un masallarından Karaçay Türkçesine çevirdiği masallardan oluşan “Ana Tili” (Ana Dili) adlı ilk kitabını Tiflis’te yayımladı

İsmail Akbay Kafkasya’nın tabiî güzelliklerine ve zenginliklerine hayran bir şairdi.

Çocuklara yönelik yazdığı şiirlerinde çevrenin ve tabiatın korunmasının önemini onlara anlatan mısraları kaleme aldı.

Bunlardan en meşhuru Sakla, kesme! (Koru, kesme!) adlı şiiridir.

Mostay Kerim
İslam Kırımşavhal
İsmail Akbay
İmmolat Hubiy Rus Kiril harfleri ile bir Karaçay alfabesi meydana getirmişti

İslam Kırımşavhal Latin harfleriyle bir Karaçay alfabesi oluşturdu. Ancak her iki alfabe de baskıda kullanılamadı

İsmail Akbay’ın Arap harfleri ile oluşturduğu Karaçay alfabesiyle Gürcistan’ın Tiflis şehrinde yayımladığı “Ana Tili” (Ana dili) adlı okuma kitabı Karaçayca yayımlanan ilk
kitap oldu


Umar Aliy’in “Cangı Karaçay-Malkar Elible” (Yeni Karaçay-Malkar Harfleri) adlı kitabı aynı yıl yayımlandı . Bu sebepten çağdaş Karaçay-Malkar yazılı edebiyatının doğuşunu 1924 yılı olarak kabul edebiliriz

Sovyet Dönemi Karaçay-Malkar Edebiyatı (XX: yy.) 208
“Kızıl Karaçay”, “Tavlu Carlıla” (Dağlı Fakirler) ve “Tavlu Caşav” (Dağlı Hayatı) adlı gazetelerle Kabartay-Balkar Özerk Cumhuriyeti’nde yayımlanan “Kızıl Kabartay” ve “Kara Halk” adlı gazetelerde bazı şairlerin Karaçay-Malkar Türkçesinde yazılmış ilk şiirleri yayımlanmaya başladı

İslam Karaçaylı (Hubiy), İssa Karaköt, Abidat Botaş, Said Şahmırza, Salih Hoçu, Ahmadiya Ullubaş, Omar Etez, Abdul-Kerim Batça, Davut Baykul, Tohtar Borlak, Azret Örten gibi genç şairler ilk şiirlerini bu gazetelerin sayfalarında okuyucularına sundular.

Bu yıllarda Said Otar’ın şiir tarzı kendine özgü yapısıyla dikkatleri üzerinde toplamaya başladı
Tırpancılar” adlı şiirinde Said Otar halk şarkılarının kafiye ve mısra düzenini hatırlatırken, şiirin kuruluş tarzı ve konusu ile Karaçay- Malkar şiirine bir yenilik ve renk getirdi

Said Şahmırza, Bert Gurtu, Ahmadiya Ullubaş, Omar Etez, Azret Buday gibi şairlerin eserlerinde bu arayışın izleri göze çarpmaya başladı

Örneğin Said Şahmırza’nın “Ekim Dalgaları” adlı şiiri Rus proleter şiirinin etkilerini yansıtmaktaydı kadının toplum hayatındaki yerine ve önemine dikkat çeken, ateizm konusunu işleyen ilk şair olan İssa Karaköt yayımlanan “Kafkas” adlı şiiriyle lirik peyzaj tarzında yeni bir çığır açtı

İssa Karaköt yaşadığı dönemin gereği olarak halkın manevî değerlerini ve dini kötüleyen, Sovyet rejimini öven şiirler kaleme aldı. İssa Karaköt’ün “Kafkas” adlı şiiri Karaçay-Malkar edebiyatının klasikleri arasına girdi

1920’li yıllar henüz Karaçay-Malkar yazılı edebiyatının emekleme dönemiydi. Genç yazar ve şairler Rus edebiyatının tarz ve geleneklerinin büyük ölçüde tesiri altındaydılar

1930’lu yıllarda Karaçay edebiyatına Hasan Bostan, Mahamet Orus, Osman Hubiy, Tohtar Borlak gibi Sovyet ihtilali yıllarında doğmuş ve Sovyet rejiminde yetişmiş genç edebiyatçılar katıldılar

Karaçay-Malkar edebiyatçıları arasında Sovyet rejimine gönülden bağlananlar, komünizmin Kafkasya’nın geri bırakılmış dağlı halkları için bir kurtarıcı olduğunu eserlerinde ifade eden yazarlar ön plana çıkmaya başladılar

Said Şahmırza’nın o yıllarda kaleme aldığı “Sürüvçü” (Çoban) adlı şiirinde bu duygular açıkça görülür
Said Şahmırza bay (zengin), carlı (fakir) kelimelerini şiirinde kullanarak sosyalist rejimin sınıf ayrımcılığına son verdiği ve fakir halk tabakasına mutluluk getirdiği fikrini şiirinde işlemektedir.

Serçe Ötüyor”, “Kar Suları”, “Ilık Rüzgâr”, “Dağ Rüzgârı Sakin Esiyor”, “Vadiyi Kaplayan Bulut” ve diğer şiirlerinde Kerim Otar sevinç ve kederlerini tabiattan ilham aldığı tasvirlerle anlatıyordu

Kaysın Kuliy 1934 yılında Kara Halk adlı gazetede yayımlanan “Eski Malkar’a” adlı şiiriyle okuyucularla tanıştı. İlk şiir kitabı Salam Ertdenlik tir Caralı Taş (Yaralı Taş) adlı şiir kitabı Maksim Gorkiy Devlet Ödülünü kazandı Kafkas adlı şiiride önemlidir

1930’lu yıllar Karaçay-Malkar edebiyatında ilk tiyatro eserlerinin yazılmaya ve sahnelenmeye başladığı yıllar oldu

Karaçay-Malkar edebiyatında ilk tiyatro eserlerini ve piyesleri yazan ise Şaharbiy Ebze idi.

Şaharbiy Ebze Kuzey Kafkasya Halklarının 1. Halk Sanatları Olimpiyatı”na Karaçay’da kendi kurduğu tiyatro grubu ile katılarak kendi yazdığı “Ogurlu” (Uğurlu) adlı komediyi sahneledi

Malkar bölgesinde ilk drama eseri ise Ramazan Gela tarafından yazıldı “Kanlı Kalın” (Kanlı Başlık) Malkar nesrinde ilk hikâye tarzı eser Bert Gurtu tarafından yazılan “Bekir” adlı hikâye idi

Malkar edebiyatında hikâye tarzında Bert Gurtu’yu izleyen isim “Karay ile Karavuz” ve “Unutmayız” adlı hikâyeleri yazan Ahmadiya Ullubaş oldu

KaraçayMalkar edebiyatının ilk romanı da Hasan Appa tarafından yazılan “Kara Kübür” dür (tablo yapmaktan canım çıktı be)

Hasan Appa “Kara Kübür” adlı eserinde Karaçay’da 19. yüzyıl sonlarındaki feodal düzeni eleştirmekte ve komünizmin Kafkasya’nın ezilen alt tabaka insanlarına bir kurtuluş yolu olacağı görüşünü dile getirmekteydi

Hasavka” adlı eski bir halk şarkısı da, Rusları emperyalist olarak gösterdiği gerekçesi ile kitaptan çıkarılmıştı

Aslında bir halk şairi olan, fakat modern Karaçay-Malkar edebiyatının temel taşlarından birini meydana getiren Karaçaylı Semen Oğlu Sımayıl Kazakistan’ın Cambul bölgesinde geçirdiği sürgün yılları sırasında ata yurdu Kafkasya’yı, Karaçay’ın karlı dağlarını hiç aklından çıkaramadı. Sürgün yıllarında gizlice yazdığı bir şiirinde, Semen Oğlu Sımayıl Karaçay halkının Kafkasya’ya olan özlemini şöyle dile getirmekteydi şiire bakmak istiyorsan kitabi kurcala Kerim Otar’ın “Yollar” adlı kitabı sürgünde çıktı.

Kaysın Kuliy’in “Kazak Evinde”, Kerim Otar’ın “Kırgız Yazarlarına”, Said Şahmırza’nın “İrtiş’in Kıyısında”, Canakayıt Zalihan’ın “Elma Ağacı”, “Biz Kardeşleriz”, İssa Botaş’ın “Frunze Şehrine” adlı eserlerinde Orta Asya Türklerine karşı duyulan yakınlık ve kardeşlik hislerinin etkileri görüldü

1958 yılının Ocak ayında yayımlanmaya başlayan “Şuyohluk” (Dostluk) adlı edebiyat dergisi ile, “Kommunizmge Col” (Komünizme Yol) adlı gazete sürgün sonrası edebiyatın gelişip yayılmasında önemli rol oynadı

Karaçay-Malkar edebiyatının genç temsilcileri olan Azamat Süyünç, Alibek Bayramkul, Dahir Koban, Azret Semen, İsmail Tohçuk, Tanzilya Zumakul, Magomet Moka, İbrahim Baba, Salih Gurtu, Ahmat Sozay, Aliy Bayzulla, Alim Töppe, Zeytun Tolgur gibi genç yeteneklerin eserleri edebiyat sahnesinde yerini aldı. Genç edebiyatçılar Karaçay-Malkar edebiyatına yeni bir renk ve anlayış getirdiler. Özellikle şiirdeki ritm ve kafiye düzenindeki yenilikler dikkati çekti

Örneğin İsmail Tohçuk “Nasip” adlı kısa şiirin de duygularını dile getirmiştir

1970’li yıllarda Karaçay-Malkar edebiyatçıları İkinci Dünya Savaşı konusuna eserlerinde ağırlık vermeye başladılar.

Karaçay-Malkar halkının hayatı ve geleceği üzerinde savaşın oynadığı rolü tahlil etmeye girişen yazarlar, özellikle hikâye ve romanlarındaki kahramanları ve olayları İkinci Dünya Savaşı’ndan seçtiler

Eldar Gurtu’nun “Ör Col” (Dik Yol), Hasan Şava’nın “Cerni Közleri” (Yerin Gözleri) , Zeytun Tolgur’un “Kızgıl Kırdıkla” (Kırmızı Otlar) , Alim Töppe’nin “Col Küyü” (Yol Ağıtı) adlı hikâyeleri savaşı konu almaktaydı. İbrahim Gadiy’in “Nart Uya” (Nart Yuvası), Omar Etez’in “Uruşnu Otunda” (Savaşın Ateşinde) adlı eserleri de savaşı konu alan romanlar arasındaydı

1970’li yıllar Karaçay-Malkar şiirine de pek çok yetenekli şair kazandırdı. Abdullah Begiy, Asker Dodu, Svetlana Mottay, Mutalip Beppay, Muradin Ölmez, Sakinat Musuka, Mussa Bayda gibi pek çok genç şair şiir kitaplarını yayımlamaya başladı. Bu genç şairlerin hepsi de 1950’li yıllarda ata yurtları Kafkasya’dan uzakta, sürgün yerlerinde dünyaya gelen neslin temsilcileriydiler

1980’li yıllarda Karaçay-Malkar edebiyatçıları Sovyetler Birliği’nin gevşemeye başlayan rejiminin de etkisiyle millî meselelerine, sürgün yıllarının tahlili ve sorgulamasına yöneldiler. Bert Gurtu’nun “Caşavnu Kılançları” (Hayatın Dönemeçleri), Canakayıt Zalihan’ın “Bahsan Culduzu” (Bahsan Yıldızı), Alim Töppe’nin “Adam bla Taş” (İnsan ile Taş) adlı romanları edebiyat tarihinin yeni sayfalarını belgeleyen eserler arasında yerlerini aldılar

Sovyet Dönemi Sonrası Karaçay-Malkar Edebiyatı
Sovyetler Birliği’nin 1990’lı yılların başlarında dağılmasıyla birlikte Karaçay-Malkarlılar Rusya Federasyonu içinde yerlerini aldılar

1990’lı yıllarda Karaçay-Malkar yazar ve şairlerinin işledikleri Karaçay-Malkar tarihi, dili, kültürü ve medeniyetinin eskiliği ve zenginliği, Türk dünyası, Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan Karaçay-Malkarlılar ile ilgili hatıralar, Sovyet rejiminin Karaçay-Malkar halkına çektirdiği eziyetler, sürgün yılları gibi konuların yanı sıra Abdullah Begiy ve Bilal Laypan gibi cesur sesler Karaçay-Malkar halkının bağımsızlığı konusunu da şiirlerinde açıkça dile getirmeye başladılar

ÇUVAŞ EDEBİYATI
“Çuvaş” adının kökeni ile ilgili olarak farklı birtakım düşünceler söz konusudur. M. R. Fedotov, yazdığı Çuvaşçanın etimolojik sözlüğünde bu görüşleri bir araya toplamaya çalışmıştır: N. İ. Zolotniskiy sözün “sesiz, sakin” anlamına gelen yĭvaş kelimesi ile ilgili görürken A. P. Kovalevski suvaz~çuvaş ilişkisini düşünmüştür

N. İ. Zolotniskiy sözün “sesiz, sakin” anlamına gelen yĭvaş kelimesi ile ilgili görürken A. P. Kovalevski suvaz~çuvaş ilişkisini düşünmüştür

Çuvaşların 2010 yılındaki son nüfus sayımına göre, Rusya Federas- yonundaki toplam nüfusları 1.435.872 olarak belirlenmiştir

Çuvaşça ve Lehçe Tasniflerindeki Yeri
Türklük bilimi araştırmacılarınca Çuvaşça, İdil Bulgar Türkçesinin bir devamı ve Ana Bulgarcanın günümüzdeki tek temsilcisi olarak kabul edilmektedir

Çuvaşçanın bir Türk dili olduğunu ispat ederek Türk dilinin lehçe tasnifleri arasına Çuvaşçanın da girmesini sağlayan ilk araştırmacı, De lingua tschuwaschorum adlı çalışmasında Genel Türkçedeki söz içi ve sonu /z/ ve /ş/ ünsüzlerinin Çuvaşçada akıcı /l/ ve /r/ ünsüzleriyle denkleştiğini keşfeden W. Schott’tur Çuvaşça, W. Radloff, W. F. Palmblad, Berezin, Bang, N. Katanov, N. A. Aristov gibi araştırmacılar tarafından Türk dil ailesi içinde görülmemiş ve bu bilginler Türk dili üzerindeki dil tasnifi denemelerinde Çuvaşçaya yer vermemişlerdir.

F. Adelung, J. Klaproth, Adriano Balbi, J. Hammer, A. Vámbery, N. İ. Aşmarin, H. Paasonen, Ramstedt, J. Németh, T. M. Matteyev, M. Räsänen, N. A. Baskakov gibi araştırmacılar ise Çuvaşçayı Türkçenin bir kolu olarak görmüşler ve tasniflerine dâhil etmişledir

Türk şivelerine ilişkin tasnif denemelerinde bir takım konumlandırma ve süreç kaynaklı yanlışlara sapılsa da Çuvaşçanın Ana Türkçe döneminde ayrılmış bir Türk lehçesi olduğu konusunda genel bir kabul söz konusudur.

Çuvaş Edebiyatı
Çuvaş Türkçesinin tarihsel geçmişi ile ilgili araştırmalarda genel olarak Çuvaşların İdil Bulgarları ile olan ilişkisi üzerinde durulmaktadır

İdil Bulgarlarından kalan mezar taşları bu bakımdan Çuvaşçanın tarihî dil yadigârları olarak kabul edilmektedir

II. Katerina’nın 1767 yılında Kazan’ı ziyaretinde Çuvaş çocuklarının sunduğu altı dizeden oluşan şiir Çuvaş edebî dilinin başlangıcı olarak kabul edilmektedir

M. İ. Federov, Ar uri manzumesini, İ. N. Yurkin de 1889- 1890’da sosyal içerikli hikâyelerini kaleme almıştır. Adı geçen bu eserler Çuvaş şiir ve nesrinin ilk örnekleri olarak kabul edilmektedir

Simbir Çuvaş Öğretmen Okulu’nda, 20. yüzyılın başında Konstantin İvanov gibi ediplerin bir araya toplandığı bir edebiyat okulu oluşmuştur

Çuvaşların dünyaca ünlü Narspi manzumesi de Konstantin İvanov tarafından bu dönemde kaleme alınmıştır

ilk Çuvaş gazetesi olan Hĭpar dır

N.F. Akimov, T.S. Semenov, N.İ. Polorussov gibi ediplerin eserlerine de yer veren gazete, Çuvaş yayın hayatının günümüze kadar devam eden en uzun soluklu süreli yayını olmuştur.

Kanaş” (öğüt), “Çuhĭnsen Sassi” (Fakirlerin sesi), “Hĩrlĩ Saltak” (Kızıl Ordu), “ ĩnĩ Purĭnĭ ” (Yeni Hayat), “Suntal” (Örs) , “Hresçen Sĭmahĩ” (Çiftçi Sözü), “Kapkan” ,“Kapan” , “Yultaş” (Yoldaş), “Ana” (Tarla) gibi yeni sistemin propaganda araçları olan gazeteler yayın hayatına başlamıştır

Çuvaş edebiyatı daha da olgunlaşmış ve 1923 yılında Kanaş adlı bir tür yazarlar birliği kurulmuştur.
Bu dönemde tiyatro da ciddi bir ilerleme kaydetmiştir. G. Talmirza, İ. Maksimov- Koşkinskiy, P. Osipov ve S. Humma tiyatro alanında öne çıkan isimler olmuşlardır. İlk küçük sahne eseri olan “Iratnipe” ve büyük piyes olan “Vĭhĭtsĭr Vilĩm”i kaleme alan Mihail Filippoviç Akimov-Aruy ayrıca dikkat çekmektedir

Çuvaş şiirinin gelişip modernleşmesinde önemli hizmetleri olan M. Şeşpil’in attığı adımlar Huzangay, V. Mitta gibi şairlerce devam ettirilmiş, 1920’li yıllar ile birlikte M. Trubina, İ. Ahaha, S. Hummı, İ. Muçi, D. İsayeva ve V. Rzaya gibi yazarların millî kavramları ele aldıkları hikâye, deneme, kısa hikâye türlerindeki eserleri yayınlanmıştır

20 ve 30’lu yıllar edebiyatında, işçi sınıfının hayatı, kolektivizm, ülkenin sanayileşmesi gibi konularda eserler kaleme alınmış, şiirde P. Husangay; öykü alanında A. Talvir ile M. Trubina; romanda V Krasnov, İlle Tuktaş; hikâye alanında E. Elliyev, D. Detrov, S. Elger ve V. Rzay; uzun şiirde ise V. Mitta öne çıkan sanatçılar olmuşlardır

Birinci ve İkinci Dünya Savaşları arasında S. Elger, Y. Uhsay, İ. İvnik, P. Husangay, S. Şavla gibi yazarların toplumu savaşa hazırlama, Alman faşizmine karşı psikolojik destek sağlama amaçlı eserleri kaleme alınmıştır

Savaş sonrasında da devam eden bu tema A. Artemyev, L. Agakov ve pek çok edebiyat tarihçisi tarafından XX. Yüzyıl Çuvaş romancılığının en güçlü isimlerinden biri olarak kabul edilen M. İlpek’in öyküleri; P. Husankay, Y. Uhsay, A. Alga, İ. Tuktaş’ın şiirlerinde yaşamaya devam etmiştir
1950’li ve 1960’lı yıllara Çuvaşların tarihini ele alan romanlar kaleme alınmaya başlamıştır. F. Uyar’ın “Tanata”, M. İlpek’in “Hura Şıkır”, S. Aslan’ın “Ahrat” adlı romanları bu dönemin önemli eserleridir.

Günümüzde hikâye alanında Boris Çındıkov, şiirde ise Marina Karyagina, Albina Yuratu ve Raisa Sarpi önde gelen isimlerdendir. Çuvaşların en velut romancılarından olan Yuhma Mişşi tarihsel romanlar kaleme almaya devam etmektedir.

KUZEYDOĞU TÜRK LEHÇELERİ EDEBİYATLARI (SİBİRYA TÜRK EDEBİYATLARI)
Saha (Yakut) Cumhuriyeti Kuzey ve orta Sibirya’da, Tuva, Altay ve Hakas Cumhuriyetleri Güney Sibirya’dadır

Sibirya’da yaşayan Türklerin 20. asrın ilk çeyreğine kadar yazılı edebiyatları yoktu

V. İ. Verbitsky Altay Dilinin Grameri (Kazan 1869) ve Altay ve Aladağ Türk Şivelerinin Sözlüğü ’nü yazmıştır

O. Böhtlink ve İ. A. Hudyakov Saha (Yakut) folklorundan derlemeler yapmışlardır. Fakat Saha (Yakut) Türkleriyle ilgili en önemli çalışma E. Pekarskiy tarafından yapılmıştır. Pekarskiy, Yakutların halk edebiyatı numunelerinden derlemeler yapmış ve meşhur Yakut Dili Sözlüğü ’nü yayımlamıştır
Hakas ve Tuva Folkloruyla ilgili malzemeler M. A. Kastren, N. F. Katanof ve W. Radloff tarafından derlenmiştir

1920’li yıllar alfabe yapımı tartışmalarıyla geçti 1930’lu yıllarda Latin kökenli alfabelere geçildi. 1940’lı yıllardan itibaren yeniden Kiril kökenli alfabelere dönüldü

Bugün Altay olarak bildiğimiz Türkler; Teleüt, Telengit, Tuba, Kumandu, Çalkandu gibi çeşitli Türk boylarını içinde barındırır

Aynı şekilde eski Kırgızların torunları olan Hakaslar Bolşevik İhtilaline kadar; Sagay, Koybal, Kızıl, Beltir, Kaçin, Şor olarak bilinen boylar birleştirilerek oluşturulmuşlardır.

Modern Tuva Edebiyatı
Budist Şamanist inanca sahip Tuva Türkleri bu yönleriyle diğer Türk topluluklarından ayrılırlar

Tuva Türkçesinde, uzun asırlardır komşu olmanın bir sonucu olarak, Moğolcanın yoğun etkisi görülür
Çağdaş Tuva alfabesi 1930 yılında Latin kökenli yapılmış, bu alfabe 1941 yılında Kiril kökenli Tuva alfabesiyle değiştirilmiştir

İlk hikâye Sambukaynın Çugaazı (Sambukay’ın Sözü) Şın (Gerçek) gazetesinde yayımlanır

Eserlerde yoğun olarak sosyalizmin erdemleri, halkların kardeşliği, halkın gelecekteki mutlu hayatı temaları işlenmiştir

Kırklı yılların başında S. Toka’nın Arattın Sözü (İşçi Sözü) romanının ilk cildi yayımlanmıştır

1946 yılında çıkmaya başlayan edebiyat dergisi Ulug-Hem (Yenisey) yayın hayatını günümüzde de sürdürmektedir

1945-1970 yılları Tuva edebiyatının ikinci devresi sayılabilir. Bu dönemde nesir türünde kısa ve uzun hikâye türlerinin geliştiği görülür. Stefan Sarıg-ool, Sergey Pürbü, Yuri Künzegeş dönemin belli başlı şair ve yazarlarıdır.

1970-1990’lı yıllar Tuva Edebiyatının üçüncü devresidir. Bu dönemde tanınmış dünya klasiklerinden Tuvacaya tercümeler yapılmış, roman türünde eser verenler çoğalmıştır. Kızıl Enik Kudajı dört ciltlik Uygu Çok Ulug-Hem (Uykusuz Yenisey), V. Serenool Inakşıl (Aşk), Stefan Sarıg-ool iki ciltlik Angır Ooldun Toojuzu (Angıroğul’un Hikâyesi) adlı romanları yayımlarlar.

Tuvalı yazarların eserlerinde yurt sevgisi, avcılık, tabiatın zor şartlarında uyum içinde yaşama gibi temalar, devrin ideolojisine aykırı olmayacak tarzda sıklıkla işlenir. Başlangıç dönemi eserlerinde Şamanların ve Budist Lamaların sahtekârlıkları işlenirken, Sovyetlerin çökmesinden sonra, Şamanların ve Lamaların rejim tarafından nasıl yok edildikleri anlatılır

Modern Hakas Edebiyatı
Günümüz Hakasları Hristiyan inancına sahip olmakla beraber Şamanist inanç etkileri de görülür

Günümüzde Hakaslar kendilerini “Tadar” olarak adlandırır. Adları ne olursa olsun günümüz Hakas Türkleri eski Yenisey Kırgızlarının torunlarıdır

Kırgızlar gibi Hakaslar da çok zengin sözlü bir edebiyata sahipti. Alıptıh Nımah olarak adlandırılan kahramanlık destanları Haycı denen destan anlatıcıları tarafından geceler boyu söylenip, anlatılırdı

Günümüzde sözlü anlatma geleneği tamamıyla kaybolduğu gibi Hakas Türkçesi de yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır Hızıl Aal (Kızıl Köy) adlı gazete çıkar. Edebî eserler öncelikle bu gazetede neşredilir

Hakasların ilk çağdaş yazarı şeklini gelenekten, muhtevasını devrin siyasal gelişmelerinden alan eserler yazan Aleksandr M. Topanov’dur

Ir Piçii (Türkü Kitabı), Hattar Utii (Kadınların Zaferi) adlı kitaplar ilk çağdaş Hakas eserleridir denebilir

A. Topanov 1931 yılında Hakas Millî Tiyatrosunu kurar

Vasily A. Kobyakov’un Aydo adlı uzun hikâyesi 1934 yılında müstakil eser olarak basılır Eserde bir çocuğun gözünden Ekim devriminin yapılışı, Beyazların mağlubiyeti ve halkın devrimi coşkuyla karşılaması anlatılır. Aynı devirde yazılan pek çok edebî eserde aynı tema işlenir

Dil, Edebiyat ve Tarih Bilim Enstitüsü nün başkanlığına getirilen İ. Domojakov yazar ve şairlerin yetişmesine büyük katkı sağlamıştır

Hakas edebiyatının ilk romanı Irahhı Aaalda (Uzaktaki Köyde) Nikolay G. Domojakov İkinci kuşak sayabileceğimiz Hakas yazarları İhtilal yıllarında doğmuş ve eserlerini otuzlu yılların sonunda vermeye başlamıştır. Bunlar içerisinde roman yazarı N. G. Domojakov , oyun yazarı Mihail E. Kilçiçekov, şair İ. G. Kotyuşev en tanınmış Hakas yazar ve şairleridir.

1990’lı yıllardan itibaren Hakas edebî ürünlerinde öze dönüş, unutulan kültürel değerlerin diriltilmesi temaları sıklıkla işlenmektedir

Modern Altay Edebiyatı
Altaylar 1930’lu yıllarda diğer Türk topluluklarında olduğu gibi Latin kökenli alfabeye geçmiş, 1940’lı yıllarda yeniden Kiril kökenli alfabeye dönülmüştür.

M. V. Çevalkov çağdaş Altay edebiyatının ilk yazarı sayılır. Çöbölköptün Cürümü şiiri önemlidir

1 Haziran 1922 tarihinde Dağlık Altay Muhtar Vilayeti ilan edildi. Altay’da 1925 yılından itibaren Kızıl Oyrot adlı gazete çıkmaya başladı

N. M. Kindikova Altay Edebiyatını; 1. Bolşevik İhtilali Öncesi Altay Edebiyatı 2. 1930-1940’lı yıllardaki Altay Edebiyatı 3. 1950-1960’lı Yıllardaki Altay Edebiyatı 4. 1970-1990’lı yıllardaki Altay Edebiyatı şeklinde tasnif etmektedir

Modern Altay Edebiyatının en önemli temsilcileri M. V. Mundus-Edokov) Pavel Küçiyak ve Pavel A. Çagat-Stroev’dir.

Mundus-Edokov, ders kitapları yazar, tercümeler yapar. Oyun ve nesir kitapları neşreder. Çağdaş Altay Edebiyatının en önemli temsilcisi P. Küçiyak, edebî türlerin hemen hepsinde eserler verir. yazdığı Cenijü (Mücadele) adlı oyunda kendisi de rol alır. P. A. Çagat-Stroev Oygor Baatır adlı manzumesiyle tanınmıştır. Eser Lenin hakkındadır. “1922 yılından itibaren Altay basın hayatında önemli görevler üstlenmiş, bugün de çıkmakta olan Altaydın Çolmonu (Altayın Çolpanı) gazetesiyle El Altay adlı dergi hem edebiyat hem de folklor yazılarına yer verir

Modern Saha (Yakut) Edebiyatı
Tarihî kaynaklar bugünkü Sahaların 13-14. asırlarda güneyden bugünkü yurtlarına göçtüklerini belirtmektedir. Saha Türkleri çok zengin bir sözlü edebî geleneğe sahip idi. Bu gelenek içinde Olonho olarak adlandırılan kahramanlık destanları en önemli yeri alıyordu
Böhtlink, 1851 yılında Yakut Gramerini yazarken Rus Kirilinden uyarlama bir alfabe kullandı. Daha sonra Eduard Pekarskiy ve Wilhelm Radloff bu alfabeyi kullanmaya devam ettiler. Semen A. Novgorodov tarafından hazırlanan yeni alfabe 1922 yılında kabul edildi. 1929 yılında Latin kökenli alfabeye geçen Sahalar, 1938 yılında yeniden Kiril kökenli alfabeye döndüler

Çağdaş Saha Edebiyatının tasnifi şu şekilde yapılmaktadır: “1. Saha edebiyatının kaynakları: Folklor 2. Saha yazılı edebiyatının doğuşu 3. 20’li yıllarda Saha Sovyet edebiyatı 4. 30’lu yıllarda Saha Sovyet edebiyatı 5. II. Dünya Savaşı sırasında Saha edebiyatı 6. Savaştan sonraki on yılda Saha edebiyatı 7. Çağdaş dönemde Saha edebiyatı Bazı araştırıcılara göre Sahaların ilk yazılı eseri Afanasya Yakovleviç Uvaroskay tarafından kaleme alınan Ahtıılar (Hatıralar) isimli eserdir

Fakat Sahalar ilk klasik yazarları olarak Alaksey E. Kulakovskiy, Anempodist İ. Sofranov, Nikolay D. Neustroev ’i edebiyat tarihi ve antolojilerine almışlardır ve Kulakovskiy’in kaleme aldığı Bayanay Algıha (Bayanay’ın Duası) adlı şiirini ilk edebî eser sayarlar

Ploton A. Oyunskiy, çağdaş Saha Edebiyatının kurucusu sayılır. Oyunskiy, Bolşevik devriminin sıkı bir destekleyicisi olmuş, edebiyatın her türünde eserler vermiştir

II. Dünya Savaşı yıllarında Saha şair ve yazarlarından bazıları doğrudan savaşa katılmış, bazıları cephe gerisinden destek vermiştir. Tabii olarak savaş sonrasında edebî eserlere kahramanlık, emperyalistlerle mücadele temalara yansımıştır

1957 yılında Moskova’da Yakut kültürü ve edebiyatı hakkında toplantı yapılır. 1960- 1970’li yıllarda Saha Edebiyatında üçüncü kuşak eserlerini verir. Bu dönemde nesir yükseliş halindedir. N. Yakutskiy Toprak, S. Danilov Hala Kalp Çarpıyor, P. İvanov Mutluluk Senin Elinde adlı romanları yazarlar Sovyetler Birliği’nin yıkılışından sonra eserlerde Saha kültürüne daha çok yönelme görülmektedir.